Sevimli futbol arsızları
Trabzonspor’un Arena gecesi abartılıyor mu,
yoksa bu geceyi farklı kılan bir şey mi var?
Mağlup etmek başka şeydir,
teslim almak başka şeydir. Trabzonspor o gece Galatasaray’ı mağlup etmedi, teslim
aldı. Bu yüzden Yusuf’un attığı şahane golün ardından Arena tribünleri ‘bu asil
futbol ritüelini’ alkışlarla ödüllendirdi.
Trabzonspor çok koşarak, çok
mücadele ederek, çok emek vererek bir futbol hikâyesi yazdı. Hani aşırı
yorulduğunuz zaman gayri ihtiyari öne doğru eğilip ellerinizi dizlerinize bastırır
bir süre soluklanır ve bu esnada yapacağınız güzel işlerin hayaline dalarsınız.
Ardından doğrulur yeni rüyaların meltemini estirmeye başlarsınız. Hayır öyle de
olmadı. Ne durdu ne duraksadı ne de soluklandı Trabzonspor. Arena’daki fasılasız
gladyatör kavgasının arasına ‘futbol sanatı’nı serpiştirmeyi başardı. İlle de
top benim olsun diye tutturmadan, topa sahip olduğu her anın içini hırsla,
tutkuyla ve estetikle doldurdu.
Sağ bek Bosingnwa, ligimizde hiçbir sağ açık oyuncusunda göremediğimiz
ofansif hüner gösterilerine yenilerini ekledi. Hiçbir yorgun adamın
kuramayacağı düzgün cümleler kurdu, kompozisyonlar yazdı, kafiyeler uydurdu…
Costant’ın, topa her dokunuşu öpücük kıvamındaydı. Top,
onun ayağında önce uslu bir çocuğa dönüştü, etrafına gülücükler dağıttı. Sonra
da ıslık çala çala Galatasaray sahasında cirit atmaya başladı.
Mehmet Ekici, ne kadar da özenliydi. Attığı her pasta,
kullandığı her duran topta ‘en iyi’yi arayıp durdu. Hem oynadı hem yönetti hem
de eğlendi. Liderlik basamaklarını birer birer değil, üçer beşer koşarak
çıkıyor. Yakında orta sahada dikta rejimini ilan ederse kimse şaşırmasın?
Yusuf, bu çocuk kramponlarının altına hız aygıtı takmış
olmalı. Koştukça yelkenleri açılıyor. Hele attığı gol öncesi yaptığı koşu…
Rüzgarla bahse girmiş gibiydi. Ele avuca sığmaz bir hortumdan farksızdı. Ayrıca
inanılmaz esnek, teknik ve estetikti.
Medjani, Topa karşı yeterince nazik olmadığı için ona
kızardık. Ön libero oynarken ‘Ne olur ayağından çıkan paslar biraz daha ölçülü,
kıvamlı olsa’ diye hayıflanırdık. Attığı ilk golde heybesindeki bütün eksileri
sildi süpürdü adeta. Kalecinin hamle imkanını yerle bir eden inanılmaz ölçülü
bir dokunuş.. Sanki bir mühendis
gibi düşündü, topladı, çıkardı, tarttı ve öyle vurdu.
Cardozo, başında nokta nöbeti tutan bekçilerine rağmen her
hamlesi her pozisyon alışıyla etrafa buram buram kalite ve klas kokusu saçtı.
Galatasaray savunmasına ‘ödevimiz Cardoza’ dışında artı bir tasarruf imkânı
bırakmadı. Aslında golünü de attı ama Yekta’nın eli mızıkçılık yaptı hakem şürekâsı
da göremedi…
Diğerlerini anlatmaya gerek vardı?
Hayır yok. Siz isim isim
Trabzonspor’un o geceki bütün sevimli futbol arsızlarını hayal dünyanızda
canlandırabilirsiniz. Ve yazdıkları bu güzel futbol hikâyesi için alkışlayabilirsiniz?
Peki o görkemli maçın Trabzonspor açısından korkutucu bir tarafı var
mı?
Evet var. Beklentiler rasyonel
zemini aştığı zaman stres ve rehavet kapının ardında nöbet tutmaya başlar.
Trabzonspor’un başında çok iyi bir rehavet savar olsa da (Ersun Yanal) biz yine
de hatırlatalım dedik.
Kardeşim, ha şiir yazmışsın, ha spor yazısı. İkisi de birbirinden nefis. Ellerine sağlık..
YanıtlaSilTeşekkür ederim Mustafa abi, senden duymak güzel...
YanıtlaSil