Galatasaray’a
neler oluyor?
“Maç
biter, bütün gözler skor tabelasına çevrilir, bütün değerlendirmeler oraya
bakılarak yapılır. Kılıcını kuşanan öne atılır. Teknik direktör, kaleci, bek,
stoper, oyun kurucu, forvet ne varsa lime lime edilir. Sonra da afiyetle mideye
indirilir. Ve üzerine güzel bir uyku çekilir.”
Galatasaray’la ilgili söylenenler bu ‘abartılı anlatı’ya biraz uyuyor değil mi?
Maçta olup bitenleri seyrettim ve dün sabah yazılıp çizilenlere göz attım.
Gördüğüm şu: Galatasaray’a, teknik direktörüne ve futbolcularına karşı insaf
pencereleri kapalı.
Evet bu takıma bir şeyler olmuş. Teknik direktörün bakış açısı takıma uymamış,
oturmamış. Sakatlıkların da etkisiyle bireysel performanslar aşağılarda
dolaşıyor. Ve daha önemlisi ‘aslolan ahenktir’ noktasının çok gerisinde
Galatasaray.
Constant Vanden Stock’ta
her şey çok mu kötüydü?
Hayır değildi. Her şeyden önce doğru bir on bir vardı sahada. Bruma ve
Telles’in temel sıkıntısı uzun süre oynatılmayışları. Kendilerini takımın asli
unsuru olarak görebilecek iklimden mahrum kalmışlar. Bu yüzden yeterince
özgüvenli oynayamıyorlar.
Genele dönersek, ilk yarıda keyif alınacak bir hali yoktu
Galatasaray’ın. Yenilen gol, hem defansın pozisyon paylaşımındaki zaafını hem
de özellikle kenar oyuncuların takım savunmasına yeterince katkı sunamayışını
yansıtıyordu.
Ancak ikinci yarıdaki Galatasaray, maçı çevirecek futbol
etkinliğini ortaya koydu.
Öyleyse sonuç neden yine hüsran diyeceksiniz.
Sarı-Kırmızılı takımın topa hükmetme ve kalite problemi yok.
Özgüven problemi var, ince işçilik problemi var. Bunun birçok örneğini yaşadık
Anderlecht gecesinde. Biraz özen, biraz ince işçilik, biraz tutku gecenin
rengini rahatlıkla sarı-kırmızıya çevirebilirdi. (Öyle değil mi Burak Yılmaz!)
Ve Selçuk konusu…Kestirmeden yazayım; bence Selçuk büyük
oyuncu değil faydalı oyuncu. Teknik kapasitesi, top kullanma becerisi ve çok
yönlülüğü ile modern futbolda yeri çok kıymetli Selçuk’un. Bu maçta gollük
vuruş da yaptı, gollük pas da attı. Sonuç gelmediği için hafızamızdan
silmeyelim. Melo, üçüncü stoper gibi savunmanın arasına kaçıyor, Hamit de fizik
gücünün çok gerisinde. Selçuk moralsiz bir de bu faktörler ortaya çıkınca orta
sahada yeterince verimli olamıyor.
Muslera’ya da değinelim. İkinci golde ilk vuruşu çeldi,
Mbemba’nın dönen topa plasesini de önleyecek çevikliğe ve reaksiyon gücüne
sahip Uruguaylı file bekçisi. Ama formsuz ve oyuna konsantre değil.
Son söz: Birilerinin, içlerinden
çalınmış futbol hevesini Galatasaraylı futbolculara iade etmesi lazım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder