27 Eylül 2014 Cumartesi

            Güzel oyunun zaferi
    Ayakta alkışlıyorum Sivasspor'u; Galatasaray önde tutkulu bir baskıyla  topa göz açtırmamaya yeminli koşturduğu halde uzun pas, gelişigüzel uzaklaştırma kolaylılığına sarılmadığı için. Muhteris sarı kırmızı baskıya boyun eğmeden topa soylu bir vakar ve pas estetiğiyle hükmetmeye çalıştığı için...

    Savunurken dahi futbol sanatının sıcak yüreğine soğuk mücadele kostümleri giydirmediği için.
    Arena'da ne Galatasaray kazandı ne Sivasspor kaybetti, güzel oyunun zafer serenatına şahitlik ettik vesselam.
     Ve iki şey çok dikkat çekiciydi dün gece.
    Bir: Galatasaray, Roberto Carlos'un tempolu oynayan pas becerisi iyi ve fizik gücü yüksek takımına rağmen ilk yarıyı büyük ölçüde rakip sahada yaşadı. Sivasspor'u hiç de arzu etmediği bir baskı iklimine mahkum etti. Goller sadece talihin gülümsemesi değil bu baskının ürünüydü.
    İki: Galatasaray gücünü 90 dakika gerçeğine göre tasarruf edemeyince tempo rezervini ilk yarıda büyük ölçüde tüketti. Savunmaya gömülü oynayan Melonun ismini dakikalarca duymadığımız yani Brezilyalının oyunun dehlizlerinde kaybolduğu süreçte müthiş baskı yedi.
     Bu baskının oluşmasında ortasahanın düşmesinin rolü büyüktü ama hakkını teslim edelim, Sivasspor'da saygın futbol işçileri var.
   Sahip olduğu kalite cevherine ve ikinci yarıdaki etkinliğine rağmen  konuk ekibin Arena'dan sadece bir gol çıkarabilmesi ise futbolun Galatasaray'a tebessümünden başka bir şey değildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder