Ne zaman hatalı bir hareket yapsa
etraftan koro halinde aynı sesler yükseliyor: “Zeki Yavru’dan topçu mu olur?”
Bu yaklaşım size tanıdık geliyor
değil mi?
Şimdi yıllar öncesine yürüyelim, Avni
Aker tribünlerinin uğultusunu dinleyelim. Dünyanın dört bir yayına dağılmış ‘bordo-mavi
görüşler’e kulak verelim.
Kadrolar açıklanmadan önce Dordmund
Teknik Direktörü Jürgen Klopp’a “Karşında nasıl bir 11 görmek istersin.?” diye sorsalar, emin olun
takımı için bundan daha iyisi seçemezdi.
Alman teknik adam, 4-0 kazandıkları
konforlu gecenin ardından yaptığı değerlendirmede şu dikkat çekici ifadeleri
kullandı: “Galatasaray
da iyi bir maç çıkardı. Ben işimizi kolaylaştırdıklarını düşünmüyorum. Sadece
biz bugün günümüzdeydik."
Maçı seyrederken dikkat
ettim; ünlü Paraguaylı forvetin yüzünde Trabzon şehrinin bütün hissiyatı, hayal
kırıklıkları, yaşanamamışlıklar, ertelenmiş mutluluklar ve en küçük bir
kıvılcımda umut devşirme istidadı adeta mücessem bir hale bürünmüştü.
Adını, İngilizler ‘güzel oyun’, Latin Amerikalılar ‘futbol
sanatı’ koymuş
Halen de
dünyanın en sevilen, en konuşulan, en tartışılan, en baştan çıkarıcı sporu…
Her
geçen gün gladyatör dövüşüne doğru adım adım yürüse de nüvesindeki
sanat-estetik ve akıl molekülleri sayesinde kurulduğu zirveden aşağıya inmiyor.
Biz çeksek de, hırpalasak da, hor davransak da o inmemek için direniyor.
Türkiye
özelinde düşünürsek…Futbol bu ülkenin en önemli sosyal değerlerinden biri.
Trabzon’a uzandığımızda ise hayatın merkezi, ta kendisi…