
Ne olur kötü oyna
Adını, İngilizler ‘güzel oyun’, Latin Amerikalılar ‘futbol
sanatı’ koymuş
Halen de
dünyanın en sevilen, en konuşulan, en tartışılan, en baştan çıkarıcı sporu…
Her
geçen gün gladyatör dövüşüne doğru adım adım yürüse de nüvesindeki
sanat-estetik ve akıl molekülleri sayesinde kurulduğu zirveden aşağıya inmiyor.
Biz çeksek de, hırpalasak da, hor davransak da o inmemek için direniyor.
Türkiye
özelinde düşünürsek…Futbol bu ülkenin en önemli sosyal değerlerinden biri.
Trabzon’a uzandığımızda ise hayatın merkezi, ta kendisi…
Özetle
bu şehrin futbolla ilişkisi diğer muhitlerden çok farklı, çok başka, çok özel.
Kazanmak-kaybetmek mefhumlarını aşan bir yerde…
Trabzon
önce oyun bekler…Emek, sevgi ve tutkunun bordo-mavi renklere bürünerek futbol
sanatına dönüşmesini bekler. Yürüyen ayakların, koşan kramponların, yükselen
kafaların akılla, beceriyle, bilgiyle, birikimle, aşkla el ele vermesini bekler…Şayet
vasatınız kafi değilse en azından yürekle-mücadeleyi bir potada eritmenizi
bekler…Oynamanızı bekler vesselam.
Karabük
karşısındaki Trabzonspor, bırakın güzel oyunu, futbol sanatını; oynamaktan bile
mahrumdu. Avrupa sahasındaki kadrodan 7 oyuncunun değiştiği on bir, tam bir
kargaşa serenatıyla yaşadı 90 dakikayı. Tek tek hataları, eksikleri
yazmayacağım, yazamayacağım. Çünkü o merhaleyi anlatmak için oyun gerekir.
Çünkü ortada oyun yoktu.
Sormadan
yapamayacağım; 21-22 futbolcu transfer edilmiş…Ancak ortada ‘merkez oyuncu’
kıvamında kimsecikler yok. Merkezi, iskeleti, teması olmayan bir takımdan
organizasyon üretmesini bekleyebilir misiniz?
Bu yazboz iklimine bir de hocanın
ima ettiği ‘ihanet’ gölgesi düştü şimdi. Ortada bir ihanet var mı bilmiyorum
ama bu halin kendisi zaten başlı başına ihanet.
Trabzonspor’dan sadece oynamasını
bekliyorum öncelikle. Kötü oynasın ama yeter ki oynasın. Vahit hoca da bu şehrin
genetiğiyle daha fazla oynamasın. Yarın gidecekse bugünü heba etmesin. Ve
unutmasın Trabzon’un yarını, onun yarınından bizim için daha kıymetli…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder